11 Ekim 2014 Cumartesi

MUTLULUK
                                                                        
Ortaokul yıllarında okuduğum bir hikayeyi paylaşmak istiyorum sizinle: İki yatalak hasta, hastanede aynı odayı paylaşır. Bu iki hastadan birinin yatağı hemen pencere kenarındadır. Dolayısıyla o, pencereden dışarıyı görebilir. Pencereden dışarıyı gördüğü için de orada olan biten her şeyi arkadaşına anlatır. İki hasta da yatalak olduğu için hiç kalkamazlar. Pencerenin kenarında  olan hasta, arkadaşına her gün pencereden gördüklerini anlatır. Mesela der ki; ''Bak o dünkü çift yeniden geliyor. Kız çok neşeli. Oğlan biraz üzüntülü. Galiba kız onu biraz üzdü..'' Veya ''Bak bak geçen gün manavdan alışveriş yapan amca bu sefer torunlarıyla beraber gezmeye çıkmış. Torunları ne kadar büyümüş. Adam sürekli arkadaşına hikaye anlatır. Artık neredeyse o sokakla beraber yaşamaya başlar o iki hasta. Sürekli o sokak üzerine konuşur yorum yaparlar. Böylece hayatları gayet renkli geçer. Günlerden bir gün, pencere kenarındaki hasta ölür. Ölen hastanın oda arkadaşının, pencere kenarındaki yatağa geçmesine karar verilir. O da artık sokakta olup biteni görebileceği için gayet mutludur. Fakat adam yatağa geçince ne görür biliyor musunuz? Simsiyah bir duvar. Meğerse arkadaşı bütün her şeyi kendi hayal gücünden anlatıyormuş. Her gün simsiyah duvara bakarken renkli hikayeler kurguluyormuş. Aslında marifet burada. Yani hayata baktığımız zaman güzel hikayeler bulabilmekte, hayata güzel bakabilmekte.

                                                       Prof. Dr. Kemal Sayar    Ruh hali (2006)
                                                      Bireysel mutluluk-Sosyal mutluluk. 17-18. s. Timaş yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder